Tazminat Hukuku
Tazminat hukuku, Türk mevzuatında özellikle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş bulunmaktadır. Farklı kanunlarda da düzenlemeler bulunmaktadır, fakat tazminat hukukunda bilhassa 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun kuralları genel-geçer özelliklere sahiptir.
Türk Borçlar Kanunu’nun sistematiğinden de anlaşılacağı üzere, Türk hukukundaki tazminat ödeme kurallarının ilki, “kusurlu olarak bir başkasına zarar verenin tazminat ödeyeceği” hususudur. Kanunun 49’uncu maddesine göre, kusuruyla bir zarara neden olan kimse, kusursuz olduğunu ispatlamadıkça bahse konu zararı gidermek zorundadır.
Tazminat, yalnız maddi tazminat olarak değerlendirilmemelidir. Maddi tazminatın yanı sıra, “manevi” alanda doğmuş zararların da tazmini mümkündür. Bahse konu zararlar, adından da anlaşılacağı üzere, manevi tazminatlar ile giderilir. Manevi tazminat, kural olarak PARA ÖDENMESİ şeklinde ödenir, fakat manevi tazminat davasına bakan mahkemenin paradan farklı bir giderim şekli belirlemesi de imkan dahilindedir. Örneğin, bir gazete ile “özür dilenmesi” ya da buna benzer farklı bir edim kararlaştırılması da manevi tazminat olarak değerlendirilmelidir.
Maddi Tazminat
Maddi tazminat, zarar görenin MALVARLIĞI DEĞERLERİNDE YA DA BEDENSEL BÜTÜNLÜĞÜNDE MEYDANA GELEN eksilmeler ve bunlar üzerinde meydana gelen hasarlar bakımından gündeme gelir. Bu tazminat, sözü edilen zararların giderilmesi maksadıyla talep edilir. Tazminat, zarar görenin, gördüğü zararı ispatlaması kaydıyla talep edilebilir. Bu noktada ispat yükünün zarar görende olduğu hususunun önemle altının çizilmesi gerekmektedir. Bir diğer tabirle, zarar gören kimse, zarar gördüğünü ispat edemedikçe tazminata hak kazanamayacaktır.
Türk hukukunda, bireylerin maruz kaldıkları zararların, bizzat zarara neden olan kişi tarafından giderilmesi esastır. Diğer tabirle, Türk hukukunda kusur sorumluluğu ana prensip olarak kabul edilmiş olup, “kusursuz sorumluluk” halleri istisnai olarak karşımıza çıkar. Bir kimsenin, meydana gelen zararda kusur bulunmasa bile sorumlu tutulabildiği haller de bulunmaktadır.
Kişiye ilişkin zararlar, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda iki kısım halinde incelenmiştir. Buna göre, kişinin ölmesinden doğacak zarar ile, bedensel zarar görmesinden doğacak zarar arasında, tazmin edilecek zararın hangi kalemlerden olduğu bakımından birtakım farklılıklar bulunmaktadır. TBK md. 53’te ölümden kaynaklı zararlar (ölenin mirasçıları tarafından istenebilecek zarar tazminleri) düzenlenmişken; TBK md. 54’te, bedensel zarara (bedeni zarar gören kişinin kendisinin isteyebileceği) ilişkin hükümler bulunmaktadır. Buna göre;
“Ölüm halinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır:
- Cenaze giderleri.
- Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
- Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.”
“Bedensel zararlar özellikle şunlardır:
- Tedavi giderleri
- Kazanç kaybı
- Çalışma gücünün kaybından azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar
- Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.”
Hükmün metni üzerinden bir yorum yapacak olursak, hükümde geçen “özellikle” kelimesinden anlaşıldığı üzere, tazmin edilecek değerler kanun metninde yazılı olanlarla sınırlı olmayıp, tazmin edilmek istenen zararlar genişletilebilir. Ancak zarar görenin zararını ispat etmesi gerekir.
Yukarıda sayılan hususların yanı sıra, KİŞİNİN EŞYALARINA GELEN ZARARLARI DA MADDİ TAZMİNAT İLE GİDERİLMESİ İSTEMESİ mümkündür.
Manevi Tazminat
Manevi tazminat, kişinin iç dünyasındaki acı ve ıstırapları sebebiyle talep edilecek olan giderim bedelidir. Meydana gelen olay kişinin manevi bütünlüğünü sarsmış, psikolojik olarak olumsuz etkilenmesine neden olmuş, bu sebeple acı ve ıstırap yaşamışsa, yaşadığı ruhani sorunların giderilmesi için manevi tazminat isteminde bulunabilir.
Manevi tazminat olarak genellikle bir miktar paranın ödenmesi istenmekte ise de, mahkemenin taleple bağlı olarak farklı bir giderim şekli kararlaştırması da pekala mümkündür.